Televizyonun Etkisiyle Değişen Oyun: Futbol
Doç. Dr. Ayşe Atalay -
Futbol, kuşkusuz dünyadaki en popüler spordur. Her renkten, her dilden, her dinden insan için futbol; arzulanan ama erişilemeyen özlemlerin, heyecanın, gerilimin, sevincin bir ifadesi; günlük yaşamın can sıkıcılığından, tek düzeliğinden kaçışın simgesidir.
Televizyon-Futbol birlikteliği üzerine ise çok şey söylenebilir. Burada akla gelen ilk soru şu: Televizyon mu futbolu kullanmaktadır yoksa futbol mu televizyonu? Aslında her ikisi de birbirinden ayrılmaz, iç içe geçmiş unsurlardır. Televizyonun futbolu biçimlendirdiği gibi futbol da televizyonu biçimlendirmektedir. Hiçbir spor programının izlenme oranı futbol maçları kadar yüksek olmadığından futbol karşılaşmaları sırasında verilen reklamlardan elde edilen gelir astronomik rakamlara ulaşmaktadır.
Televizyon futbolunun bir diğer özelliği olayın magazinsel yanını öne çıkarmasıdır. Futbolun televizyon yoluyla magazinleştirilmesi sporcuları bir ”star” haline getirmiş, özel yaşamlarını da magazinin ana konusu yapmıştır.
Televizyon-futbol birlikteliğinin bir diğer sonucu da TV yayınları vasıtasıyla futbolun daha çok kitleselleşmesi olmuştur. Bu kitlesellik de serbest piyasacı ekonomi tarafından ticaret ve yatırıma dönüştürülerek büyük spor organizasyonlarının varlığına zemin hazırlamıştır. Bu sebeple de futbol, yayın gelirleri açısından her geçen gün televizyona çok daha bağımlı hale gelmektedir.
Futbolun medya birlikteliği ile birlikte bu denli kitleselleşmesi ve medyanın bireysel çabayı, rekabeti ön plana çıkarması kapitalist değerlerin pekiştirilmesine yol açmaktadır. Buna en güzel örnek maç önü, ilk yarı ve maç sonunda verilen reklamlardır. Bu reklamlarda tüketim kültürü pazarlanarak bireyler tüketime teşvik edilmektedir.
Ayrıca televizyon-futbol ilişkisi şifreli kanalların yaygınlaşmasına, dolayısıyla futbol seyircisinin sömürülmesine yol açmaktadır.
Futbol diline hemen hemen dünyanın her yerinde cinsiyetçi, milliyetçi ve ırkçı söylemler eşlik etmektedir. Ülkemizde ise futbola hegemonik erkeklik dili damgasını vurmaktadır. Gazetelerin spor sayfalarında atılan başlıklar ve yapılan yorumlarda kullanılan dil, şiddeti özendiren, milliyetçi ve cinsiyetçi özellikler taşımaktadır.
Televizyon futbolunun bir özelliği de seyircinin oyun akışının dışında kalmasıdır. Televizyon izleyicisinin görüş açısı kameranın görüş açısı kadardır. Oysa stadyumdaki seyirci, bütün oyun akışını değişik açılardan izleme şansına sahiptir. Bu durum seyircilerin beklentilerinin değişmesine yol açmış ve stadyumlara dev ekranlar kurularak “sanal gerçeklik” yaratılmıştır.
Sonuç olarak televizyon ile futbol birlikteliği spor etiğini tehlikeye düşürmekte, böylelikle de futbol bir oyun olmaktan çıkarak bir şov haline gelmektedir. İzleyici de bu şovda bir figüran rolü üstlenerek futbolun günümüzdeki görünümünün kapitalist değerler doğrultusunda değişmesine katkıda bulunmaktadır.
TIKLAYIN - Doç. Dr. Ayşe Atalay yazdı: Futbol ve Politika İlişkisi
Doç. Dr. Ayşe Atalay kimdir?
Marmara Üniversitesinde Siyaset ve Sosyal Bilimler dalında doktora yaptıktan sonra aynı üniversitenin Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nda 25 yıl boyunca akademisyenlik yaptı. “Spor Sosyolojisi”, “Spor ve Medya” ve “Halkla İlişkiler” üzerine dersler verdi. Ulusal ve uluslararası kongrelerde yayınlanmış bildirileri, ikisi telif, üçü çeviri olmak üzere basılı yayınları mevcuttur.
Eserleri
Dieter Voıgt- Spor Sosyolojisi- Çev: Ayşe Atalay / Alkım Yayınevi
Werner Heisenberg- Parça ve Bütün – Çev: Ayşe Atalay / Düzlem Yayınevi
Borges- Sonsuzluğun Tarihi- Çev: Ayşe Atalay / Düzlem Yayınevi
Ayşe Atalay- Spor Gazeteciliği / Filiz Kitabevi
Ayşe Atalay- Spor Medya Serbest Zaman / Beta Yayınları