Bisikletle dünya turu yapan ilk kadın: Annie “Londonberry” Kopchovsky
Gerçek adıyla, Annie Cohen Kopchovsky, Litvanya’dan Amerika’ya göç etmiş bir aileden geliyor. Rivayete göre, bir barda iki erkeğin konuşmasını dinliyor. Aralarında, kadınların bisiklete binemeyecekleri, dünya turu yapamayacakları üzerine sohbet eden bu ikiliden biri diğerine “Eğer bir kadın, bisikletiyle dünya turu yaparsa, döndüğünde ona $10.000 veririm” diyor. Annie bunu duyuyor ve “ben yaparım!” diyor.
Arzu Tekir, bu yazıyı Cyclist Türkiye için kaleme aldı.
Burada bir pencere açayım; 1800’lerin sonlarında bisiklet artık büyük tek tekerli akrobatik bir aletten, keyifle sürülecek bir ulaşım aracı olmaya başladı. Erkekler işlerine bisikletle gidip gelmeye başlarken, kadınlar için de sürekli evde, kabarık elbiseler ve korselerle, kapalı devre geçen hayatları özgürleştiren, kadın hareketi için de önem taşıyan bir araç haline geldi.
Kadınlara bağımsızlık ve kendi kendine yetebilmeyi sağladı. Yine de o zamanlar, bisiklete binen kadınlara iyi gözle bakılmaz, doktorlar da bisiklete binmenin kadın sağlığına zarar vereceğini söylermiş.
“Eğer, bir kadın, bisikletiyle dünya turu yaparsa, döndüğünde ona $10.000 veririm” diyor. Annie bunu duyuyor ve “ben yaparım!” diyor
Annie Cohen Kopchovsky, yirmi üç yaşında, üç çocuklu evli bir kadın. Çocukları altı yaş ve altında. Ailesini ve Boston’daki evini bırakıp 1894 yılında on beş aylık bir maceraya atılıyor. Amerika’nın ilk kadın atleti. İlk sponsoru New Hampshire’lı bir su şirketi: Londonderry Lithia Spring Water Company. Bisikletinin arkasına Londonderry levhasını takıyor, soyadını Londonderry olarak değiştiriyor ve karşılığında bazı yazılarda $100 (bugünün parasıyla yaklaşık $ 3.000) bazılarında $500 aldığını okuyorum.
Kendini finanse etme işi burada bitmiyor. Bir şema hazırlıyor, bunun da ilk kez yapıldığını okuyorum; sol göğsünün üstüne logo $100, bisikletin önüne bir tanıtım $100, koluna konacak logo $100. Böylece sürekli hareket eden bir marka elçisi olarak yola koyuluyor. (Su şirketi dışında başka sponsor bulduğuna ilişkin bir bilgi bulamadım.)
Yolculuğu sırasında gideceği yere varmadan önce yerel gazeteleri haberdar ediyor, telgrafla. İmzaladığı hediyelik eşyaları satıyor, dersler veriyor, bisiklet üzerine konuşmalar yapıyor, gittiği yerlerde başına gelenleri – biraz değil epey abartarak- dinleyicilerine anlatıyor. Böylece sıkı bir takipçi, hayran kitlesi oluşturuyor.
Peki hikayeleri uyduruyor diyelim; Çin-Japon savaşında savaş hattında vurulduğu, Hindistan’da Bengal Kaplanı avladığı, Fransa’ da haydutlara yakalandığı, başka bir yerde tutuklandığı gibi hikayeler anlatıyor. Bunun yanı sıra, gittiği bazı yerlerde kendini Harvard’da tıp öğrencisi veya gazete sahibi, bazı yerlerde, yetim, avukat veya muhasebeci olarak tanıtıyor. Yolda önce rahat hareket etmek için, dizde biten lastikli veya düğmeli kısa pantolon tasarlıyor sonrasında erkek giysileri tercih ettiğini söylüyor.
Gazetecilere her seferinde, barda tanıdığı erkeğin ‘kadınların, bazı işler ve özellikle bisiklet kullanmak için fiziksel olarak yeterli olmadığını’ söylediği için yola çıktığını, döndüğünde $ 10.000’ı iddiayı kazandığı için (bugünün parasıyla yaklaşık $300.000), yol harcamaları için de ekstra $ 5.000 alacağını söylüyor.
Bisiklet kullanmayı da yeni öğrenmiş bu kadın yolculuğuna, 20 kg’lık ağır bir bisikletle başlıyor. New York’a üç ayda varıyor. Tam vazgeçmeyi düşündüğü noktada, kendisine daha hafif bir bisiklet alıyor ve gemiyle Mısır’a gidiyor. Yolculuğunun neredeyse yarısını gemi ve tren ile yaptığını okuyorum. Evine dönüşünde de San Francisco’dan Boston’a bisikletle geçiyor. Böylece ‘Amerika kıtasını bisikletle boydan boya geçen ilk kadın’ unvanını alıyor.
2007 yılında yeğeni, “Around the World on Two Wheels” kitabı ile Annie Kopchovsky’nin hayatını kaleme alıyor. Annie’nin anlattıklarının çoğunun gerçek dışı, abartılmış hikayeler olduğunu yazıyor. İlgi çekmek, üne kavuşmak için böyle bir şey yaptığını söylese de kadınların özgürleşmesi hareketinde, küçük ama önemli bir yeri olduğunu söylemeden de geçmiyor. Öyle ya da böyle, bugün bile evli ve üç küçük çocuklu kaç kadın evinden on beş ay uzak kalmaya cesaret edebilir? Kaç kadının kocası, eşini destekler ve döndüğünde kaldıkları yerden hayatlarına devam eder?
Başka bir kadın yönetmen, Gillian Willman, tesadüfen okuduğu Annie Kopchovsky hakkında çıkan bir yazıdan esinlenerek, yedi yıl süren bir çalışma sonunda kısa bir belgeseli tamamlıyor 2013 yılında; The New Woman: Annie “Londonderry” Kopchovsky. Kitap ve belgesel tanıtımlarına ilişkin yazılar dışında çok az bilgi var, zamanında çok ünlü olmuş, ününü çok kısa sürede kaybetmiş bu ilginç karakterle ilgili.
Bisiklet kullanmayı da yeni öğrenmiş bu kadın, yolculuğuna 20kg’lık ağır bir bisikletle başlıyor. New York’a üç ayda varıyor
Annie’in hikayesine dönelim. On beş aylık macerası sonunda evine varıyor. İki sene sonra bir çocukları daha oluyor. Eşiyle, yirmi kişiyi istihdam ettikleri bir tekstil atölyesi açıyor. Yine ailesini bırakıp satış yapmak için bir süre Ohio’da yaşadığını okuyorum.
Tekstil atölyeleri çıkan bir yangınla yok olunca, sigortadan aldıkları parayla başka bir işyeri açıyorlar. Kocasının olduğu ortamlarda bisikletli dünya turundan bahsetmiyor ama bisiklet hayatının önemli bir parçası olarak kalıyor. Eşinden bir yıl sonra, kalp krizinden 1947 yılında vefat ediyor.
İşte böyle, bu dünyadan bir Annie Kopchovsky geçmiş, fark yaratarak, bir ilki başararak. Hakkında çıkan negatif haberlere kulaklarını tıkamış. “İlerlememi engelleyecek gelenekselliğe prim veremem” deyip, yoluna devam etmiş. Bana da hikayesini anlatmak düşmüş. Sabah 08:03 oldu. Çıkıp Annie ve tüm öncü kadınlar anısına bir tur atayım bisikletimle, ılık sabah rüzgârı yüzümde…